Hoş geldiniz… Gizemli şiirlerin ardındaki giz perdesini aralamaya devam ediyoruz. Sırada Özdemir Asaf ve ünlü şiiri ”Lavinia” namı diğer Mevhibe Meziyet Beyat var. Edebiyat tarihimizin en gizemli şiirine ilham olan o kadının hikayesi için sıcak kahvenizi alın ve buyrun…
Yazmak benim için derinden gelen karşı konulmaz bir dürtü. Yaşananları yazıyorum. Şiir ya da Anı…. Doğal olarak her zaman şiir, şiir üzerine yazılmış kitaplar, anı, biyografi, otobiyografi kitapları ilgimi çekti ve okumak için öncelikli tercihim oldu. Ben kendi hayatımdan ya da başkalarının hayatından gerçek kesitleri kaleme alıyorum. Yazdığım şiirlerimin her birinin ayrı hikayesi var. Biliyorum ki ünlü şairlerimizin mısralarını ezbere bildiğimiz o güzel şiirlerinin ardında da hep bir hikaye gizli. Artık bu şiirlerin ardındaki giz perdesini aralamanın zamanı geldi.
”Orhan Veli ve Mualla’nın Ruhumda Hicranın’ı Söyletme Hikayesi” isimli yazıyı yazıp sitede paylaşmış ve bir daha da bakmamıştım. 2016 yılı Şubat ayındaymış. İyilik yap denize at. Balık bilmezse halik bilir derler. Benimkisi de o misal yazımın sayfamda binlerce okuyucusu olmuş, google.com aramalarında birinci sıralardan çıkıyor. Çok okunan yazı, kazanılan dava gibi bir hismiş. Yazımın bu performansı bana itici güç oldu. Sözü uzatmayayım. Yeni yazım Edebiyat tarihimizin en güzel ve gizemli kadınlarından biri; ”Özdemir Asaf’ın karşılıksız aşkı Lavinia…”
“Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek”,“Sen bana bakma, Ben senin baktığın yönde olurum”, “Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, Birinciliği beyaza verdiler.”, “Yalnızlık paylaşılmaz. Paylaşılsa yalnızlık olmaz”, “Tüm dünyayı kucaklamak istedim; kollarım yetişmedi” gibi herkesin ezbere bildiği dizelerin sahibidir usta şair Özdemir Asaf.
Kendine özgü kısa, dokunaklı söyleyişiyle benim de en sevdiğim şairler arasındadır. Bugün takvimler 2018 yılını göstermekte ve genç kuşak okurların hala yoğun ilgisini çekmektedir. Özdemir Asaf her zaman aşkın tabiatına yaraşır, arzulu, dosdoğru, çelişkili, umutlu, gerçekçi, deli dolu, özlemli ve romantiktir.
Özdemir Asaf ‘’Herkesin bir hikayesi vardır. Ancak herkesin bir şiiri yoktur” der. İşte usta şairin Ünlü Lavinia Şiirinin Az Bilinen Ayrıntıları ile Hüzün Dolu Hikayesi;
Şimdiki hayatımız 1950 lerde başladı. Elvis Presley, Zeki Müren, Leyla Gencer, Brigitte Bardot, Ayten Alpman, Dizzy Gillespie, Nana, Migros kamyonları, köy romanları, Yeşilçam’ın doğum sancıları, Kore’ye giden askerler, allı yeşilli traktörler, çalgılı gazinolar, alaturka-alafranga çekişmesi, radyo günleri…
Evet gerçekten de 1950 lerin dünyası bambaşkaydı. Okullarda, gazinolarda, halkevlerinde, tiyatro ve sinema salonlarında sık sık düzenlenen edebiyat matinelerinde seyirci soluk soluğa yazar ve şairleri dinlerdi.
Dönemin en ilgi çeken şairlerinden birisi de Özdemir Asaf’tır kuşkusuz. Ülkü Tamer Yaşamak Hatırlamaktır kitabında Asaf’a olan bu ilgiyi şöyle anlatıyor: “1950’lerde edebiyat matinelerinin yıldızı Özdemir Asaf’tı. Sahneye adımını attığı anda kıyamet kopardı, salon alkıştan inlerdi.” Assolist gibi en son o çıkar sahneye, kalabalığı sevmemesine rağmen, kalabalık şiir matinelerinin vazgeçilmez şairidir o. Ülkü Tamer, Milliyet’teki 20 Nisan 2001 tarihli yazısında, genellikle Attila İlhan’dan sonra sahneye çıkan Özdemir Asaf için şunları yazmıştır: “Özdemir Asaf mikrofona çağrıldığında gülüşmeler başlardı. Bir güldürü oyuncusu gibiydi Özdemir Asaf. Uzun uzun mikrofonu ayarlar, sessizce seyircileri süzer, tam şiirini okumaya başlayacakken susar, yine seyircilere bakardı sessizce. Kahkahalar dinince aynı şeyleri yineler, sonunda ‘r’leri ‘ğ’ gibi söyleyerek okurdu: ‘Bütün ğenkleğ aynı hızla kiğleniyoğdu / Biğinciliği…’ Seyirciler bir ağızdan tamamlardı: ‘… beyazaveğdileğ.”
1950’lilerin başında bir efsaneydi Lavinia… Sadece güzelliği ile değil kültürü ve sezgileri ile de dönemin şairlerini, yazarlarını, sanatçılarını derinden etkilemişti.
Mevhibe 1925 doğumlu bir vali kızıydı. Tek parti bürokratlarından olan babası belki de İsmet İnönü’nün eşinden esinlenerek vermişti adını. Güzel Sanatlar Akademisini bitirmiş. Resim öğretmenliği yapmış, uzun yıllar Neyir Triko firmasının baş stilisti olarak çalışmış. Bu yüzden sık sık Avrupa’ya gider, defileleri izler, butikleri gezermiş. Oradaki modelleri görür, aralarından beğendiklerini alır ama sonra onları bir kenara bırakıp kendi tasarımlarını yaratırmış. Memlekete, koşullara, bizim ruhumuza uydurarak…
Uzaktan akrabası Oktay Akbal bile ona aşıktır, yazdığı Bir güzelin öyküsündeki ”Hisya” nın Mevhibe’den başkası olmadığı söylenirdi. Şair dünyası ile tanışması da böyle olmuştur. Bir ara Servet-i Fünuın dergisi yöneticiliği yapan Oktay Akbal sayesinde İlhan Berk, Naim Tiralı, Cavit Yamaç, Özdemir Asaf gibi genç şairlerle tanışır.
Mevhibe’nin en yakın arkadaşı Melda Kaptana onun için şöyle söylemiş; ‘’Öylesine özel ve farklı bir kadındı ki, kitap yazsanız yetmez.” ve şöyle sorulmuş: Niçin bütün erkekler âşık oluyordu Mevhibe Beyat”a; sırf güzelliği, albenisi yüzünden mi? Cevap: “Korkunç bir sezgi gücü vardı Mevhibe”nin. Yüzünüze bakar bakmaz, sizi tanır, anlar, ruhunuzun en derin köşelerine kadar kavrardı. Küçücük bir bakıştan, mimikten, jestten tüm karakter haritanızı çıkarabilirdi.” Özdemir Asaf bu yüzden ona “Öldürmekten daha beter anlıyorsun insanı” demişti. Çok keskin gözleri vardı.”
Melda Kaptana ‘’Ben Bir Bizans Bahçesinde Büyüdüm’’adlı anı kitabında; “İlhan Selçuk”a 14 Şubat Sevgililer Günü yazısı yazdıran Lavinia ona uzaktan uzağa aşık olan Oktay Akbal”ın yazdığı Bir Güzelin Hikayesindeki ‘’Hisya”ydı aynı zamanda. Laleli’de Harikzadegan Apartmanları’nın kapısında buluşup konuşan delikanlıların ‘’Violetta”sıydı. O sıralarda ünlü olan bir tangonun adıydı bu ve delikanlılar, Mevhibe onlara gülümseyerek geçerken ıslıkla bu melodiyi çalardı.”
Mevhibe, Güzel Sanatlar Akademisi”nde okurken mimar arkadaşları ona Gilda diye seslenirdi. Rita Hayworth”un o yıllarda büyük beğeni kazanan “Gilda” filminden esinlenerek… Kızılkahve rengi, iri dalgalı, parlak ve çok güzel saçları vardı. Adalet Cimcoz da Marilyn Monroe”ya benzettiği için onu “Marlin” diye çağırırdı. Güzelliğini hiç önemsemezdi. Zaten insan sıcaklığı, insanlara anlayarak yaklaşması ve sezgisi, güzelliğinin üstündeydi.”
Dalgalı kızıl saçları, hülyalı gözleri ve muhteşem güzelliği ile Türk Edebiyatının unutulmaz şiirine ilham kaynağı oldu Mevhibe. Özdemir Asaf büyük bir aşkla sevdiği ama bir türlü açılamadığı daha doğrusu karşılık görmediği o genç kadın için yazdı ünlü şiirini…
Lavinia
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
Özdemir Asaf 1957
Sözlükte Lavinia: Hayalimdeki Muhteşem Sevgili & Ölüm Çiçeği
Mitolojik Lavinia
Lavinia, Truva şehri düştükten sonra Altandros’dan (Altınoluk) Ege denizine açılarak şehirden kaçanlara önderlik eden ve Hector’dan sonra şehrin en önemli kahramanı olarak bilinen Aenas’ın eşinin ismidir. Roma mitolojisine göre İtalya’ya varan Aeneas, Tiber nehrinin yanında kolonisini kurar. Kral Latinus ile dost olur ve daha sonra Latinus’un kızı Lavinia ile evlenir. Aeneas, eşi Lavinia’ya olan aşkı nedeniyle Lavinium kentini kurar. Bu kentin Roma’nın temeli olduğu söylenir.
Ancak Mevhibe, ne Özdemir Asaf’ı, ne Oktay Akbal’ı sevdi. İlk aşkı akademiden hocası olan kendisinden 24 yaş büyük ressam Edip Hakkı Köseoğlu’ydu ama o 1952 yılında ise Cumhuriyet’in baş yazarı İlhan Selçuk ile evlendi.
İlhan Selçuk yıllar sonra Sevim Burak hakkında yazdığı yazıda şöyle der; ‘’Kuzguncuk tepelerindeki tahtaları kararmış bir evin alt kattaki odası boğaza bakıyor. odanın ortasında yuvarlak bir büyük mangal… Odada dört kişi var. Kalın perdelerden içeriye sızan ışık aradan geçen zamanda soldu; ama odadakileri seçmek güç değil. Birisi Orhan (Borar) elinde içki kadehi. Sevim le sözlü. Sedirde oturan genç kız Özdemir Asaf’ın ünlü şiirindeki Lavinia.’’ Açıkça yazmaz ama odadaki dördüncü kişi de muhtemel kendisidir.
Mevhibe’nin İlhan Selçuk’la evliliği, aydınlık bir gün ortasında patlayan beklenmedik bir fırtına gibi gelip geçer ve 14 Şubat 1999 da 74 yaşına gelmiş İlhan Selçuk aynı yaştaki Mevhibe’ye ”Lavinia” başlığı ile seslenir gazetesinin Pencere isimli köşesinden.
Saatli Maarif Takviminin yaprağını kopardım. Arka sayfada Özdemir Asaf Geldim şiiri ile karşıma çıkıverdi.
Beni çağırmadınız,kalkıp ben kendim geldim.
Uzaklardan size bir haber getirdim geldim.
Bıraktıklarınızdan,unuttuklarınızdan,
Sımsıcak-anılası günler getirdim geldim.
….
Solarken suladığım,koparken bağladığım,
Ölürken canlandığım sözler getirdim geldim.
Özdemir bir geldi mi gecenin içinde seyahat başlar, en azından sabahın üçünü bulurduk. Kendine göre reçeteleri vardı, içerken bana mısın demezdi, ardından garsona seslenirdi.
– Bir pepsi
– Napıyorsun?
Ortaya attığı kurama göre pepsicola da pepsin varmış, mideyi rahatlatır, alkolün etkisini silip süpürürmüş.
“Lavinia’ya aşıktı Özdemir. Sevdiği kız için uzun yıllar dillerde dolaşan Lavinia şiirini yazdı. Yalnız Özdemir mi, koca ressam Edip Hakkı’da Lavinia’ya aşıktı. 1950 lerin İstanbulu avareliği ve sevdaları tohumlayan yosun kokulu bir şehirdi.”
Özdemir o kentin boğazda esen rüzgarına da yazdı.
Bilmiyorum ne vardı saçlarında
Rüzgar mı delice eserdi
Gözlerim mi öyle görürdü yoksa
Saçlarının her hali hoşuma giderdi.
Oysa o yıllarda Lavinia yere bakan birine tutulmuştu; fırtınalı bir ilişkinin tensel terinde köpüklenen dalgasını yaşarken, gönüllerde dolaşmanın çekiminden de vazgeçemiyordu. İlerde bunun hesabını acı ile vereceğinden habersizdi” ‘Yere bakan biri’ İlhan Selçuk’un kendisinden başkası değildi. Selçuk bu yazıda da Lavinia nın gerçek ismini vermez, kendisi ile bağlantısını açıklamaz.
Mücap Ofluoğlu ondan bahsederken “Mevhibe, güzelliğiyle çevresini etkilemiş, sevgilileriyle, şiirlere yansıyan çekiciliğiyle ünlü bir şairimizin ‘Lavinia’sı olmuştu” der ama şairin yani Özdemir Asaf’ın adını vermez.
Lavinia, İlhan Selçuk’tan belki de gönüllerde dolaşmanın çekiminden vazgeçemediği için ayrılacaktı ve çok şaşırtıcı bir evlilik daha yapacaktı. O günlerde dublaj da yapan Mücap Ofluoğlu, Öztürk Serengil’in filmlerini seslendirirken bir ara “Yeşşeee” demiş; bu laf Serengil’i ününe ün katmıştı. ‘Yeşşee’nin mucidi Ofluoğlu bir gün Öztürk Serengil’i Mevhibe Beyat ile tanıştırmıştı. Bu tanışma nikah masasında noktalandı.
Mücap Ofluoğlu’nun kurduğu oda tiyatrosunda kostüm tasarımcı olarak çalışan Mevhibe yine orada çalışan Öztürk Serengil ile evlenir.
Mevhibe Hanım daha sonra İlhan Selçuk’un avukatı Gülçin Çaylıgil’in kardeşi olan fotoğraf sanatçısı, kameraman Muhlis Hasa ile evlendi. Sanatçı Lavinia Akademi yıllarını boşa geçirmediğini herkese göstermek istercesine, bol bol resim yapar. Sergiler açar tablolarını dostlarına cömertçe dağıtır. Her dostunun evinde onun bir kaç resmi vardır. Resimlerle yetinmeyip şiirler de yazar Lavinia…
“Kim Karaysa Gözü Ona
Her şeyin karası güzel
Zeytine benzer gözün
Açık denizlere salınan
Urgan misali
Kara saçların
Güzel mi güzel
Bıçaklarla açılmış
Yarası güzel
Kara sevdamın.”
Mevhibe Meziyet Beyat (Lavinia)
Ve Lavinia’nın fırtınalı hayatı 11 Eylül 2007’de hayata gözlerini yumması ile son bulur.
Lavinia’nın hikayesinin bir çok ayrıntısını “Şiir Hikayeleri”nde şiirlerin izini bir dedektif gibi sürmüş olan edebiyat arkeoloğu Prof. Dr. Haluk Oral‘dan öğrendik. Kitap 2008 yılında yayınlandıktan sonra Lavinia ile ilgili yazıların en büyük referans kaynağı oldu. Kütüphaneme kattığım değerli bir kitap. Bu yazıda da pek çok yerde kitaptan alıntılar yaptık. Değerli yazarımıza çok teşekkürler…
Bu arada konu ile ilgili araştırma yaparken Ülkü Burhan‘ın 2017 yılında Çınar Yayınlarından çıkan ”Kalsana Dedi Bana” isimli kitabını keşfettim. Yazar Nazım’ın yaşamının son yıllarında son aşkı Vera’ya yazdığı şiiri kitabın ismi yapmış, Özdemir Asaf’ın Lavinia’sını kapağa taşımış ve ilgi çekici bir düşünce ile “Şairler âşık oldukları o isimlerle, yaşadığımız yılda, sevdikleri mekânlarda, aynı masada bir akşam geçirseler ne olurdu?” sorusunun peşine düşmüş. En yakın zamanda sahip olacağım bir kitap.
Özdemir Asaf’ın kendi sesinden Lavinia Şiiri
Mevhibe Hanımın Özdemir Asaf’ın unutulmaz şiirinin Lavinia’sı olduğu o yaşadığı sürece açıkça konuşulmadı. Hep bir giz perdesinin arkasında kaldı. Ve bütün aşıkların yüreğinde çok büyük yer edinen bu şiir sonsuza dek ‘adı gizlenen Lavinia’lara’ adandı…
Ne güzel kadınlar vardı,
Kimi nefes almak gibi yakındı,
Kimi kışın ortasında, yaz güneşi gibi uzaktı.
Nice kadınlar vardı sıcaktı,
Yaklaştığında yakardı.
Kimine elin değince, kiminde yüreğin kalınca
Ne güzel kadınlar vardı.
Ben onlara bakardım, şiirler yazardım.
Ben onlara bakardım, şarkılar söylerdim.
Ben onlara bakar, yaşamdan tat alırdım.
Ne güzel kadınlar vardı yaşamak için…
Özdemir Asaf
Kadın şiirmiş.Şairler keşfetmiş.😊
BeğenLiked by 1 kişi
Güzel tanımlama. Doğru söze ne denir 🙂
BeğenBeğen