Atatürk’ün Şiiri: Ümmid-i Aşkım Fikriye

m. kemal fikriye2x2

Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ün, Cumhuriyetin ilk ”first lady” si Fikriye hanımın ardından yazdığı şiir daha doğrusu ağıtın hikayesi… Baş başa kaldıkları anlardaki özel konuşmalar, Fikriye hanımın piyanosundan çıkan melodiler, taş plaktan dinledikleri şarkılar, fotoğraflar, anılar, Atatürk’ün Fikriye hanımın ardından kaleme aldığı şiir, bu şiirin mükemmel bestesi ve daha nice ayrıntıları ile acı son ile biten bir aşk hikayesi…

8 Kasım 1920 Ankara Garı Direksiyon Villası

Fikriye’nin, Mustafa’sına kavuşmak için zor koşullarda İstanbul Galata Rıhtımından çıktığı yolculuk, işgal hattından geçerek Ereğli üzerinden Ankara Garı Direksiyon Binasında son bulur.

Mustafa Kemal, Fikriye’yi çok sıcak karşılar;

– ‘Hoş geldin’ der ve elini öpmesine fırsat vermeden, alnından öper.

-‘Nasıl geçti yolculuğunuz. Çok sıkıntı çektiğiniz muhakkaktır ama gönül ferman dinlemiyor değil mi çocuk?’

Bu iki cümle Fikriye’yi bir anda havalara uçurur. Heyecandan titreyen sesiyle;

– ‘Paşa Hazretleri, mühim olan buraya sizin yanınıza gelmek ve hep sizin yanınızda kalmak, sevincimden yolculuğumuzun nasıl geçti onu bile pek hatırlamıyorum’ karşılığını verir.

Cumhuriyete Tanıklık Eden Gerçek Direksiyon Binası
1920 li yıllarda Ankara Garı ve bitişiğindeki Direksiyon Evi

20 Ocak 1921 Ankara Garı Direksiyon Villası

İstasyondaki Direksiyon villasında gecenin ilerlemiş saatinde piyano sesleri. Kabul salonunun pencereleri hala aydınlık. Piyanonun üzerindeki lambanın ışığı, Fikriye’nin özenle süslenmiş yüzünün yarısını aydınlatmış; diğer yarısı gölgelerde kayıp, iri ve uzun gözleri hummalı bir ateşle yanıyor, çünkü heyecanlıdır.

Parmakları piyanonun üzerinde geziniyordu Durdu bir kaç dakikalık sessizlikten sonra hayranlıkla:

– ”Halide hanım özel bir kadın” dedi.

25
17.01.1921 Mustafa Kemal Paşa Direksiyon Villasında

Mustafa Kemal Paşa koltuğuna oturmuştu. Sehpanın üzerinde, küçük bir tabağın içerisinde; sakız leblebisi, yanında bir kadeh rakı. Tebessüm ederek;

– Üyledir üyle…

Tebessümü gülümsemeye dönüştü.

– Orasını Dr.Adnan’a sormalı!

Fikriye ince uzun parmaklarının oracıkta örüverdiği, doğaçlama melodilerin arasında seslendi.

– ”… ameliyatını müteakip Eskişehir’e gidip Hilal-i Ahmer de hemşirelik edecekmiş… doğrusu şayan-ı hayret, şayan-ı takdir!…”

Mustafa Kemal Paşa elini kadehine uzatmıştı, aldı. Tebessümü birden siliniyor, düşüncelidir…

– ”… kafasına koymasın bir kere, koyarsa yapar alimallah…”

İçkisinden bir yudum aldı ekledi…

– ”…sen üyle değil misin? Şu yaptığın az iş midir?…”

Fikriye alışkın ve rahat piyanonun döner taburesinden kalkmıştı; koltuğundaki yastıklardan birini alıp, Paşanın ayağı dibine atıyor, sonra sehpasındaki rakı kadehine uzandı, elinde kadehi usulce yastığa oturdu. Bir yandan da samimi ve sakin;

– ”… ben kalbime uydum Paşam, benimkisi hissiyat… Sizin teşebbüsatınız nezdinde, bizimkiler nedir ki, attığınız her adım kürre-i arzı velveleye veriyor…”

Mustafa Kemal Paşa söylediklerinden memnun olmuştu, fakat hala başka yerde gibi, uzak, dalgınlığı sürüyor; serbest eliyle başını dizine koymuş Fikriye’nin saçlarını okşuyordu. Fikriye gözlerini yarı yarıya kapamış, bakışları yarım,; mesut ve mütmain, o anın huzurunu yaşamaktadır.

halide-edib-adıvar-990x495
1921 Mustafa Kemal Paşa Halide Edip hanım ile

Villanın açık pencerelerinden yayılan piyano sesi birden kesildi. ”Manastır içinde vardır bir havuz” türküsü idi çalan da Fikriye hanım

Fikriye elindeki fotoğrafına bakarken gülümseyerek: ”bunu da kapıda çektik, evin kapısında” diyerek Mustafa Kemal’e gösteriyordu.

Fikriye Hanım'ın Az

Paşa mutlu biraz da şakacı diyor ki; ” … kimdir bre bu ay parçası, acaba tanır mıyız.”

Fikriye alınmış göründü. Yapmayın Paşam yoksa inanırım; arkasından kadınca bir merakla sordu: Sahi o kadar güzel miyim?

Paşa Fikriye’nin yanında ayakta durmuş, elinde evirip çevirdiği yanmamış bir sigara. Hep öyle yarı şaka yarı ciddi soracaktır.

– ”… kim çekti bu fotoğrafları Esat mı? Şu bizim fotoğraf zabiti…”

– Evet. Bilseniz ne kadar çok uğraşıyor.

mustafa kemal paşa
Mustafa Kemal Paşa aynı günlerde aynı kapının önünde

Fikriye elindeki fotoğraflardan çekti başka bir fotoğraf gösterdi.

– Şuna bakar mısınız hilafsız bir, bir buçuk saatimizi aldı.

Fikriye Hanım'ı

Fikriyenin ellerinde öteki fotoğraflar. Giyinmiş kuşanmış o paşanın evdeki çalışma odasında ayaktadır, masanın başında, uzun ve mahsun…

Fikriye Hanım'ın

Diğer fotoğraflar Paşanın Ona verdiği tespihi kolye gibi boynuna takmış villanın taşlığında boy resmi halinde gülümsüyor.

Fikriye Hanım'ın Az Bili

Diğer fotoğraflar süvari giyinmiş, ayağı üzengide, elinde dizginler, at sırtında , kırsalda

Fikriye hanım

Fikriye, 1921 kışında Ankara sırtlarında Mustafa Kemal’in verdiği atla yaptığı bir gezide silahı ve köpeği ile

Mustafa Kemal gülerek yine şaka yollu diyor ki; Bakıyorum benim tespih boynundan hiç eksik olmaz.

Fikriye duygusal biran daldı; ”… tabi olmaz Paşam o benim uğurumdur, hayatımın uğuru, eğer onu kaybedersem…”

Kuru ve kesik öksürük sözünü yarıda kesti; işlemeli mendilini dudaklarına götürüyor. Acaba ne diyecekti sizi de kaybederim mi? Mustafa Kemal Paşa biraz endişeli ona eğildi.

– ”Fikriye nasılsın sen? Bu öksürüğü beğenmiyorum.”

– ”… aaa, lütfen izam etmeyiniz paşam, sıtmadan zayıf düştüm hepsi bu!…”

Beklenmedik telefon o anda çaldı. Paşa elinde yakmadığı sigara biraz uzaklaşır. Arayan Fevzi Paşa’dır. Konu büyük taarruzun hazırlıkları..

Sonrasında günler su gibi akar, 27 Ağustos 1922 büyük taarruz ve ardından 9 Eylül 1922  İzmir Kordondan Yunan askerlerinin denize dökülmesi, ertesi gün Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir’e gelişi. İzmir’de Uşaklı ailesinin kızı Latife hanım ile tanışması, Fikriye hanımın yurt dışına tedavi için gönderilmesi. Mustafa Kemal Paşa’nın Latife hanım ile evlenmesi, Fikriye hanımın bu evliliği gazetelerden öğrenmesi ve yurda geri dönüşü.

Ve 23 Mayıs 1924 Latife hanımın, Fikriye hanımın  Köşke alınmaması talimatı, Köşke gelen Fikriye hanımın içeriye alınmaması, Köşkün kapısından dönen Fikriye hanımın faytonda kendisini vurması, 30 Mayıs 1924 günü hayata gözlerini yumması.

Fikriye hanımın ölümü ile artık Mustafa Kemal Paşa ve Latife hanım evliliğinde hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Bu olaydan sonra Atatürk, günlerce üzüntüsünü belli etmeden ızdırap çektiğini ve köşkün arka bahçesinde Fikriye hanımın çok sevdiği ”Boynu bükük sümbüle döndüm” şarkısını mırıldanarak ağladığını görürler.

Atatürk’ün Fikriye Hanımın ölümünden sonra dinleyip hüzünlendiği şarkı:

Gördüm seni bir gün yeni açmış güle döndüm

Coştum şakıyıp aşk okuyan bülbüle döndüm

Bak ayrılığın şimdi karanlık kucağında

Bir bağrı yanık boynu bükük sümbüle döndüm

 
Atatürk 19 Eylül 1924’te Hamideye Kruvazörü ile Giresun’dan Ordu’ya geçerken kamarasına çağırdığı yaveri Salih Bozok’a eski Türkçe ile kaleme alınan Fikriye Hanım’a hitaben yazdığı şiiri dikte ettirir. Atatürk’ün Fikret Hanım’a hitaben söylediği şiir, Salih Bozok’un küçük boy cep defterine not edilir.

 

Nihayetinde Atatürk, Fikriye hanımın ölümünden 4 ay sonra  9 Ekim 1924 tarihinde Erzurum’dan İsmet İnönü’ye gönderdiği mektup ile Latife hanımdan boşanma kararını açıklar.

Mustafa Kemal Paşanın, ölümünden sonra Fikriye hanım için yazdığı şiiri Sabiha Gökçen ve Cemil Bozok’un manevi oğulları olan eski Cumhurbaşkanı danışmanı Atatürk tarihçisi Eriş Ülger’in Ümid-i Aşkım Fikriye kitabı ile öğrendik.

0000000649374-1

Fikriye Hanım, Gazi Mustafa Kemal Paşa için bazen bir gerçek bazen bir masaldır. Genellikle masallar hep mutlu sonuçlanır. Ama bu sadece masallarda böyledir. Bir yalnız adam, Çankaya Köşkü’nün o zamanki Ankara’nın bütün güzelliklerini gören balkonundadır. Bir ağustos sabahıdır. Güneş kendine has sükûneti içinde yavaş yavaş doğmaktadır. Bu yalnız adam, derin düşünceler içinde kâğıdı kalemi eline alır. Erkenden kendisini terk edip giden, onarılmaz acılar içinde bırakan, adını unutamadığı bir kadının arkasından yazmaya başlar. Yazdıkları bir şiir değil, bir ağıttır. (Tanıtım Bülteninden)

Ümmid-i Askim – Fikriye

Bir hüzün gibi geldi geçti vuslatımdan

Şekvacı olmadı yorgun başımdan

Lezzet-i Şinasi’ydi sunduğu kahve fincanından

İzmihlal-i mümkün değil sızlayan vicdanımdan

Varsın çeksin bu dimağ unutmaz seni

Kimse dolduramadı yürekteki yerini

Bir kadeh gibi sunmuştu ölümsüz sevgini

Çaresiz yürek nedendir, bilmedi kadrini

Terk-i hayat ne der bilemem amma

Bir ümid-i, hayaldir buluşmak orada

Dilerim sübut bulur kanayan yara da

Aşk-ı Muhabbet biter mi ? Cennet-i Alada

İçsende bir kadeh hayat iksirinden

Zamansız ayrıldım bilinsin Fikriye’den

Bıkmadım ki doyayım o narin ellerinden

Ümmid-i Aşkım saracak onu cefakar teninden

Mustafa Kemal

19 Eylül 1924

ummidi-askim

Besteci ve yorumcu Serap Yenici bir ilk’e imza attı.

Sabiha Gökçen ve Cemil Bozok’un manevi oğulları olan eski Cumhurbaşkanı danışmanı Atatürk tarihçisi Eriş Ülger’de emanet olan şiirleri besteledi ve seslendirdi.

(Tanıtım Bülteninden)

Şiir benim görüşüme göre mükemmel bir beste ve yorum ile karşımıza çıkıyor…

Şiir günümüz Türkçesi ile olarak Hakan Yılmaz tarafından seslendirilmiştir.

0000000253995-1.jpg

Mustafa Kemal Paşa ile Fikriye hanımın arasında geçen bu özel konuşmalar Atila İlhan’ın ”Gazi Paşa” isimli kitabı ile, Halide Edip Adıvar’ın ”Türk’ün Ateşle İmtihanı” isimli anı kitabından alıntıdır.

0000000194167-1

Fikriye hanımın Mustafa Kemal Paşa’ya yazdığı şiir

Benim Gözümün Nuru!

Gönlümün Efendisi!

Gecemin Işığı Efendim!

Ciğer parem kanıyor, sanma ki dil yâresinden,

Aylardır öksüzüm, Fikriye derken can veren sesinden,

Döktüm payına ne kaldıysa geriye, bi-çare Fikriye’den,

Gel kurtar demeye kalmadı mecal, çektiğim bu çileden.

Çok mu gördün kuluna, bir namey-i nesretmey-i,

İsterdi kırık gönül, bir fırçayla seni resmetmey-i,

Tek dileğimdir hayata veda ederken, seni bir nebze görmeyi,

Nasip eder mi Tanrı bilinmez, aguşunda ölmeyi.

Eylemem feryat, şekvacı ise hiç değilim,

Gidince esbab-ı hakikiye bilesin ki gene seninim,

Cennet de olsa yerim, her gece duanı beklerim,

Şems-abad olsada yattığım yer, payına yüz sürmeyi rüchan eylerim.

Gel bir katre ümmid ver, gitmeden harabe-zare,

Görenler sanır ki hastayım, değil, kulun divane,

Çeşm-i mahmurum bitti, kan kusuyor biğane.

Sevdi gönül neylesin, açık gidecek çeşm-i yar ne çare.

Fikriye

28 Ağustos 1922 Çankaya

 

Atatürk Konutu Pulu

Atatürk’ün Ankara’daki ilk ikametgahı, kurtuluş savaşı yıllarında acı tatlı anılarını yaşadığı direksiyon villasını konu alan, ölümünün ardından tedavüle çıkarılan pul.

Atatürk Konutu 1939

Veda Filmi 2010

Yönetmenliğini ve Müziklerini Zülfü Livaneli’nin yaptığı 2010 yılı yapımı Veda filminde soluk kesen sahnelerde Fikriye hanımı Özge Özpirinçci, Mustafa Kemal’i Sinan Tuzcu canlandırdı.

veda filmi

 

Bugün Müze Haline Getirilen Atatürk Konutu – Ankara Garı Direksiyon Binası

Kurtuluş savaşı sırasında Ankara’da bulunan birkaç devlet binasından biri olan “Direksiyon Binası” o muhteşem ve şanlı mücadelenin canlı tanığı olmaya devam ediyor. Önemli tarihi kararların alındığı bu binayı ziyaret ederek sanki zamanda bir yolculuk yaparak mücadele yıllarına gidecek ve ateşten gömleğin giyildiği o günleri yaşayacak  Cumhuriyetin kurulduğu yılların ruhuna tanıklık edeceksiniz. TCDD Ankara Gar Kompleksi içinde yer alan alt katı TCDD Müzesi, üst katı Atatürk Konutu tarihi adı ile Ankara Garı Direksiyon Binası.

atatürk evi

Üst katta Ulu Önder’in yatak odası, kabul ve Makam odası ve ayrıca Fikriye hanımın odası orijinal eşyalarıyla muhafaza edilmiş, ziyarete açık.

direksiyon binasında İnönü ve Sakarya zaferlerinin harekat planlarını yaptığı odası..
Mustafa Kemal Paşa’nın Kabul ve Makam Odası
IMG_1993
Mustafa Kemal Paşa’nın Yatak Odası
B-SXLPVIQAAmMfY
Fikriye hanımın yatak odası


Yorum bırakın