Tomris Uyar: İkinci Yeninin Kraliçesi

Tomris Uyar’ın davetli gittiği ABD gezisinde Grand Canyon’da çekilmiş bir fotoğraf (1978).2

Evet O bir kraliçeydi. Hem ”İkinci Yeni şiir akımını peşinden sürükleyen kraliçesi” hem de ”Türk dilinin öykü ve çeviri kraliçesi.”

papirus-turgut-uyar

Türk edebiyatının güçlü kalemi, yazar ve çevirmen, özgür ruhlu kadını Tomris Uyar eserleriyle ve aşklarıyla adından çok söz ettirmiş; İkinci Yeni döneminde yazdığı eserlerle ve adına yazılan şiirlerle edebiyatımızda büyük bir iz bırakmıştır. Hayatı boyunca içinde Marquez’den Borges’e, Virginia Woolf’tan Edgar Allen Poe’a kadar 70’in üzerinde kitap çevirdi, Papirüs edebiyat dergisi kurdu. Deneme, eleştiri ve kitap tanıtma yazıları Yeni Dergi, Soyut, Varlık gibi dönemin belli başlı dergilerinde yayımlandı. On öykü derlemesinden Yürekte Bukağı ile 1979, Yaza Yolculuk ile 1986 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandı. Uyar’ın günlükleri, Gündökümü genel başlığı altında, yayımlandı ve Türk dilinde eşi benzeri olmayan öyküler inşa etti… . 

Tutku dolu yaşamıyla bağımsız bir kadın Tomris Uyar ve peşinde koşan büyük şairler. Peki kim bu aşıklar? Ülkü Tamer, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Edip Cansever. Büyük şairlerin hayat öyküsüne silinmesi güç tesirler bırakan güzel bir kadın… Adına yazılan ihtiraslı, kıskanılası şiirler… Ardından söylenen ise her zaman her yerde “Bir adın vardı senin, peşinde de üç büyük şair…”

Hayatına giren şairler onu her an ellerinden kaçıracakmış gibi kaygıyla sevdiler. Çünkü o sahip olunamayan kadınlardandı. Kimisinin göğe bakmak istediği kişi; Cemal Süreya’nın sevdiceği, Turgut Uyar’ın sevda sözlerinin öznesi karısı ve Edip Cansever’in yarasıydı Tomris Uyar. Kendi satırlarıyla bizi büyülerken o uğruna şiirler yazılan “güzel” kadındı. Hem edebiyatın kendisi, hem edebiyatın ilham kaynağı olan Tomris Uyar’ı 2003 yılında kaybettik, ardında çok güzel hatıralar ve eserler bırakarak…

3şair

“Cemal Süreya’ya içki içmesini ben öğrettim”– Edip Cansever

“Edip Cansever’e şiir yazmasını ben öğrettim”– Cemal Süreya

“Bu ikisi bunu tartışırken ben de gittim Tomris’le evlendim.”– Turgut Uyar

“Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.”– Tomris Uyar

Güçlü kalemi ile ödüllü öykü yazarı ve çevirmen

Tomris Uyar’ın adına şiirler yazılan, İkinci Yeni denildiğinde akıllara gelen ilk isimlerden olması; onun güçlü kalemi ile, ödüllü öykü yazarı olduğu gerçeğini unutturmaz. Türk Edebiyatından kopup bağımsızlığını ilan etmiş bir adadır Tomris Uyar.

Tomris Uyar’ın, kimseye boyun eğmeyen, dik başlı, özgür kadın ruhununu eserlerinin satır aralarında bulmak mümkündür.

Özellikle Gündökümü-Bir Uyumsuzun Notları adlı kitaplarında, onun edebi kişiliğinin yanı sıra gerçek kişiliğini de, hayata, edebiyata, topluma ve kadına nasıl bir pencereden baktığını öğreniriz. Ve onun edebiyatımızın en özgün, en karizmatik yazarlarından biri olduğunu kabul ederiz.

1976 yılında çıkan ”Gündökümü”nden…

gündökümü26 Aralık 1975

Öykü kitabım çıkmış. Cağaloğlu’na inip alacağım birkaç tane.

Hava yağmurlu, pis.

Köprünün tam ortasındayken yaygın, büyük bir kızıllık aldı gözümü. Şoför de şaşırdı. Birilerine sorduk, Gürün Han’da yangın çıkmış. Öteki hanlara da sıçramış.

Halk öyle alışık ki böyle olaylara, kılı bile kıpırdamıyor. Sıkışan trafiği yarıp güvercinlere yem atanlar var, kimse başını çevirip yangına bakmıyor. Oysa gök ürkütücü, kara dumanlarla kaplı.

İlk kitabımı basacak biri çıktığında bayağı sevinmiştim. Çünkü büyük çoğunluğun çarçabuk benimseyeceği bir iş yaptığımı sanmıyorum, bunu anlamam epey vakit aldı; ama artık kimlere seslendiğimi biliyorum. Bana dar, küçük gelen hiçbir şeyi kullanamayacağımı da.

Üç-beş kitap alıp eve döndüm. Kapağı elledim, sevdim. Bütün nesneleri, varlıkları ancak dokunarak tanıyabiliyorum. Bir kadının saçlarının parlaklığını, inceliğini, bir erkeğin omuzlarını ancak değince anlayabiliyorum. Kitabım da artık benim sayılamayacağına göre, onu da dokunarak kavramaya çalıştım.

Gündökümü 1 – 2 Bir Uyumsuzun Notları – Tomris Uyar

Geçen yüzyılın son çeyreğinde dökülmüş bu günler, sıcak dostlukları, muzip anıları, zehir zemberek eleştirileri, yazarının hayatını ve gözlemlediklerini yansıtıyor.

Gündökümü – 1 / Bir Uyumsuzun Notları

gundokumu1-1701.jpgTürk edebiyatına çevirileri, öyküleri ve denemeleriyle büyük katkıda bulunan Tomris Uyar, Gündökümü’nde yaşamından, topluma bakışından, sanatıyla ilgili düşüncelerinden örnekler sunuyor. 1975-1984 arasında tutulan ve birinci cildi oluşturan gündökümleri daha çok günceyi andırırken, ikinci ciltte toplanan on beş yılın dökümleri ise daha çok deneme tarzında. Turgut Uyar, Edip Cansever, Cemal Süreya, Genco Erkal gibi pek çok tanıdık sima da yazarın notlarında göze çarpıyor. Tomris Uyar’ın karşılaştığı hemen hemen her insan satırlarda yerini bulmuş, ister günün birinde yazara sarkıntılık eden genç delikanlı, ister Amerika yolculuğunda tanışmış olduğu güneyli yazar olsun. Tanıtım Bülteninden

 

 

Gündökümü – 2 / Bir Uyumsuzun Notları

gundokumu2-4315

 

1970’ten sonra gelişen yeni Türk öykücülüğünün önde gelen isimleri arasında yer aldı. Klasik öykünün sınırlarını şiirsel bir dille zorlayarak izlenimler, anılar, ayrıntılar, betimlemeler, çağrışımlar, imgeler ve iç konuşmalara dayalı bir öykü dünyası kurduğu kabul edildi. Evlilik ve aile konuları çevresinde gelişen ilk öykülerinde ağırlıklı olarak kadınların dünyasına eğilirken daha sonraları öykü kişileri çeşitlendi. Dili kullanmadaki ustalığı, kendine özgü incelikleri olan anlatımı ve modern tekniği ile Türk öykücülüğünün etkileyici isimlerinden biri oldu. Tanıtım Bülteninden

 

”Gündökümü”nden Etkileyici Alıntılar:

tomris.uyar_.gundokumu-600x373

“Uykunuz kaçtı mı, kültürünüz artıyor”

kırıklar

“Kafanız dinlenmeye alışık değilse, hiçbir yerde dinlenmiyor”

tomris.uyar_.gundokumu-600x415

“Asıl üzüntü veren yaşlanmak değil, uslanmak”

ÖYKÜ: “Belki inanmayacaksınız, ama ben de öykü yazmak için yetiştirdim kendimi. Öykü yazamadığım zaman, öyküme ters düşmeyecek çeviriler yapmak için. Yani inanılır gibi değil ama profesyonel bir öykücüyüm, temiz bir iş nasıl çıkarılır biliyorum. Gerekli bilgilerle donanmış olduğumu da biliyorum. Kime yarayacak bu birikim? Kime sahi?” Bir Uyumsuzun Notları 1

YARA ALMIŞ AŞKLAR: “Gece Metin’le tatlı bir söyleşiye daldık; iyi bir ağabeydir Metin. Yara almış aşkların üstüne kargaların, çaylakların üşüştüğünü anlattı. Hemen üşüşüyorlarmış.— Yaz geçti, dedi, kış da geçer.” Bir Uyumsuzun Notları 1

ZIRH: “Evliliğin ilk yıllarında, gerginlikten sapır sapır titrese de sesini asla yükseltmemesinin çileden çıkarıcı bir özellik, bir tür gurur zırhı olduğunu kavramıştı.” Pençe- Otuzların Kadını

ERKEKLER: “Erkekler bir süredir ilişkilere yenilik getirmeyi beceremiyorlar, ana sorun bu bence, dedi. Son yıllarda sürekli olarak gelişen, değişime uğrayan kadın imgesiyle uyum sağlayamıyorlar. O zaman da hırçınlaşıyorlar. Kaç yüzyılın alışkanlığını kırma çabası yoruyor, hırpalıyor. Akıllarıyla onayladıkları, bilinçle özledikleri bir kadın, arkadaş-karı-ana olabilen bir sevgili, önce coşturuyor onları ama zamanla karşılarındakini sindirmeye, baskı altına alıp alıştıkları kadına indirgemeye çabalıyorlar. Çocuklaşıyorlar, saçmalıyorlar ve büsbütün hırçınlaşıyorlar. Tam bir kısırdöngü” Bir Uyumsuzun Notları 1

ALKOLİZM: “Dışardaki kızgın güneşin içerinin loşluğunu bozmadığı bir gün, temiz bir barda, temizlediğim bir odada özenle hazırlanmış bir cin ya da martini içmek. Dışarda kar yağarken daktilonun başına oturmak, konyak da içmek bu arada… Kokuların keskinleştiği akşamlarda, cacık, çiroz, beyaz peynir, diri domateslerle donanmış bir sofraya şöyle bir ilişip bütün kokuların ve renklerin bileşiminden damıtılmış rakının tadını çıkarmak. Ve her keresinde bu mereti ağzıma ilk sürüyormuşum coşkusunu yaşamak. Alkolizm buysa, varsın gelsin.” Bir Uyumsuzun Notları 1

BOL BUZLU BİR AŞK: “Koltuğuna otururken çevresindeki bulanık yüzleri bir daha gözden geçirdi. O bulanıklığın içinde somut bir şey belirdi, üstüne üstüne geldi. Boyuna ertelediği, kaçındığı, ürktüğü bir şey, bir konuşma, bir gün, bir Perşembe, yüzleşse belki korkularından, ezikliğinden kurtulacağı bir Feride. Açık konuşsa. -Bol buzlu bir aşk lütfen! diye seslendi içeri. -Ömürsünüz Memet bey valla, dedi Semra. -Bakıyorum keyfin geldi, dedi Şevki. -Ulan hiç değişmemişsin, dedi Cevat.” Bol Buzlu Bir Aşk Lütfen!- Yaza Yolculuk

gece gezen kızlar

***

”Karşmdakine verdiğim özgürlüğün bana da verilmesini isterim.”

Bir röportajından küçük bir kesit:

-Pek çok edebiyatçı dostunuzu derinden etkilediniz.

”-Kendime bir ilham periliği vehmedecek kadar komik bir insan değilim tabii. kendimi de o kadar beğenmem. yalnız şöyle bir şey var: düşünen ve sorgulayan bir insanım. bu sözünü ettiğiniz kişiler de kendi yaptığı işleri sorgulayan, düşünen, tartışmayı seven kişilerdi. herhalde asıl çekici yanım buydu benim. tartışırdım. bir de çok açık sözlü olmam etkili olmuştur sanıyorum. konuyu anlamam ve disiplinli olmam.

İlişkilerimde hep kendime bir dokunulmazlık alanı bulmuşumdur. bu da hakikaten sevilmem, değerlendirilmem İle birlikte, çok tartışmalara neden olmuş bir özelliğimdir. başkasına verdiğim özgürlüğün, yaratma, tek başına düşünme, yalnız kalma özgürlüğünün bana da verilmesini isterim.”

Kolej Aşkı: Ülkü Tamer

Kolejden mezun olur olmaz evlendiler. Tomris Uyar ilk çevirisi olan Tagore’den “Şekerden Bebek”i bu yıllarda Tamer soyadı ile tamamladı. Ülkü Tamer ikinci yeni şiir akımının kendine özgü imge dünyası ve süssüz, sade söyleyişiyle dikkat çeken şairiydi.

Birbirini çok iyi tamamlayamayan bu çiftin evliliği trajik bir şekilde sonlandı. Evlilikten “Ekin” adında dünyaya gelen çocukları birkaç haftalıkken sütten boğularak hayata veda etti, büyük sarsıntı yaşayan çift, kısa bir süre içinde boşandı.

Cemal Süreya ile Türk şiirinin seyrini değiştiren buluşma

cemal tomris.png

Bebeğini kaybettikten kesif bir depresyon yaşayan ve zamanla kocası Ülkü Tamer’den uzaklaşan Tomris Uyar, yazar arkadaşlarının ısrarlarıyla yavaş yavaş hayata karışmaya başlar. Ve Türk şiirine erotik ve gizemli bir soluk getiren Tomris Uyar – Cemal Süreya çifti, Ankara’daki Sanatseverler Derneği Lokali’nde tesadüfen aynı masada rakı içerken tanışırlar. Tanıştıklarında Tomris, Cemal Süreya’nın arkadaşı Ülkü Tamer’le; Cemal Süreya ise oğlu Memo Emrah’ın annesi Seniha Hanım’la evlidir.

İkili ilk defa karşılıklı sohbet ettiklerinde Cemal Süreya Tomris’e “arkadaşıyla evli taze ve genç bir edebiyatçı kız” gözüyle bakar ve özel bir ilgi göstermez. Ancak bu durum Tomris’i birazcık “bozar” Çünkü Tomris ilk gördüğü andan beri Cemal Süreya ile yaşayacakları derin bir ilişki olduğuna inanır. Cemal Süreya’nın keşfetmeye değer bir insan olduğuna inanan Tomris, bundan sonraki buluşmalarında, kendini ünlü şaire daha yakın davranmaktan alıkoyamaz. Gel zaman git zaman çiftin arasındaki o sessiz anlaşma, yerini tutkulu bir aşka bırakır ve ikisi de eşlerinden boşanarak Ankara’da birlikte yaşamaya başlarlar.

Cemal Süreya, tanıştıkları o günü anlatıyor: “Kendisini tanıdığımda ben evliydim, o da evliydi. Ankara’da tanıştık, Sanatseverler Derneği’nde -hiç unutmuyorum O bana herhalde bir arkadaşıyla, yani Ülkü Tamer’le evli ve edebiyata düşkün genç bir kız olarak ilgi gösterdi ama çok sıradan bir ilgi gösterdi. Ben de onun, sandığımdan çok daha -nasıl söylesem- daha derin demeyeyim de, daha keşfedilmeye değer bir insan olduğunu düşündüm.”

küçük prens.jpg

Dönemin edebiyatçılarını aynı çatı altında toplayarak Papirüs Dergisini çıkarıyorlar. Tomris’in ilk öykü kitabı olan ‘Suya Yazılı’ dergide çıkan yangında kül oluyor. Yayımlanan ilk kitabını yazana kadar çocuklar için mi yoksa yetişkinler için mi yazıldığı anlaşılamayan ‘Küçük Prens’i çeviriyorlar beraber.

 ‘İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.’

Küçük Prens çevirisinden

 

 

Tomris Uyar Tanışma Günleri / Anları kitabında“Bu çevirileri yapmak için Cemal Süreya’nın benim yardımıma gereksinimi yoktu” diye anlatır: “Fransızcayı bilen oydu; bana, onun önerdiği Türkçe karşılıkları benimseyip benimsemediğimi belirtme görevi düşüyordu.”

Uyar, bu çevirilerde ortak seçilmesinin asıl nedenini de bulmuştu: “Dilinin büyüsüne kapılıp çeviriyi özgün metine göre çok daha sevimli, alımlı hale getirebilecek bir şairin bu eğilimini bir anlamda denetleyebilmemdi. Belki de evde sık sık yaptığımız bu tartışmayı somutlamak için bu ürünleri seçmiştik. Günler yetmiyormuş gibi geceleri de uykudan fırlayıp yeni önerileri sigara paketlerinin arkasına yazıyorduk. Gören olsa, dünyayı kurtarmakta kararlı olduğumuzu sanırdı. Birbirimizin diliyle zenginleşiyorduk galiba”.

Sayım Şiiri

Cemal Süreya’nın aşk dolu, cinsellik yüklü en güzel şiirlerinin kaynağı Tomris Uyar’dır:
Cemal Süreya onun için bu dizeleri yazdı:

SAYIM
“Ay ışığında oturduk
Bileğinden öptüm seni
Sonra ayakta öptüm
Dudağından öptüm seni
Kapı aralığında öptüm
Soluğundan öptüm seni
Bahçede çocuklar vardı
Çocuğundan öptüm seni
Evime götürdüm yatağımda
Kasığından öptüm seni
Başka evlerde karşılaştık
İliğinden öptüm seni
En sonunda caddelere çıkardım
Kaynağından öptüm seni”

sayım

Sezen Aksu: – Bestesini yapabilmek için 25 yıl düşündüm.

Cemal Süreya‘nın, Tomris Uyar‘a ithafen yazdığı “Sayım” şiiri aşklarından aldıkları veriminin bir göstergesi oldu. Şiirin sözleri öylesine derindi ki Sezen Aksu bile bestesini yapabilmek için 25 yıl düşündüğünü söyledi.

Sayım şiiri, Öptüm ismi ile Sezen Aksu tarafından yorumlanmıştır.

Tomris’in ayrıldığı eşi Ülkü Tamer tarafından Cemal Süreya için yazılan şiir:

“tanrı
binbirinci gece şairi yarattı,
binikinci gece cemal’i.
binüçüncü gece şiir okudu tanrı,
başa döndü sonra,
kadını yeniden yarattı.”

Şahsiyet Rötarı

Yakınları ikisi de bu dünyadan ayrıldıktan sonra anlattılar bu hikâyeyi:

“Her akşam işten çıkıp şıp diye eve damlıyordu Cemal Süreya. Bir gün Tomris Uyar, ‘Biraz gez dolaş, arkadaşlarınla falan buluş’ dedi. Ertesi gün geç geldi Cemal Süreya, daha ertesi gün de, hep geç geldi. Bu akşamlardan birinde, örtü silkelemek için pencereyi açan Tomris, apartmanın girişinde oturan Cemal’i gördü ve gerçek ortaya çıktı. Her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup ‘gecikiyordu’ Cemal Süreya… Tomris Uyar tarafından durumun adı derhal kondu: Şahsiyet Rötarı…”

  • – ”Tanıdığım kaç kişi varsa, o kadar Cemal Süreya vardır.” Tomris Uyar –
  • – ”Ama senin, daha nen olayım isterdin, onursuzunum senin! Cemal SüreyaTomris Uyar (2)

Bu aşk da tükendi…

Üç yılın sonunda tükenen bu tutkulu aşk, dostluğa evrildi.Ayrılığın ardından Tomris Uyar, “Beni bıraktı ama rahat edemedi. Ona göre bana sahip olunamazdı”dedi. Cemal Süreya ise Tomris Uyar’a şu sözleri söyledi: “Senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikâyen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim; benim ağzımdan kimse duymayacak”ve o günden sonra hiçbir şey yazmadı.

 

Uzun soluklu aşk: Turgut Uyar

Her Şey bu şiir ile başladı…

Turgut Uyar’ın Tomris Uyar aşkıyla yazdığı şiir. Henüz ‘birbirleriyle’ evli değillerdi bu şiirin yazıldığı yıllarda. Tomris henüz ‘Uyar’ soyadını almamıştı. Cemal Süreya ile evliydi. Yıl 1966… Cemal Süreya’dan ayrılmak üzeredir. Turgut Uyar ise eşinden ayrılmış o yıllarda.

Bu şiirin hikayesini Tomris Uyar şöyle anlatıyor: “1966 yılında ben zaten Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereydim. O da eşinden ayrılmıştı. İstanbul’a gelmişti çocuklarıyla. Burada tanıştık. Asıl tanışmamız herhalde o, çünkü o zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatını bulduk ve mektuplaşmaya başladık. Bu mektuplar önce sadece şiir üzerine mektuplardı.”

TURGUT UYAR’IN ESİN PERİSİ

Şiir ile başlayan mektuplaşmalar aşka dönüştü. O mektupları Tomris Uyar atmaz elbette, saklar. Şöyle devam eder sözleri Turgut Uyar’la olan aşkına dair:

“Hâlâ duruyor bende. Genellikle onun şiir üzerine düşünceleri, benim onun şiirleri üzerine düşüncelerim… Ve anladığım kadarıyla çok sıkışık bir dönem geçiriyordu. Yani evlilik hayatında bir süredir yaşadığı tedirginlik ve uyumsuzluk şiirini de etkilemişti, yedi yıldır şiir yazmıyordu. Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu.”

Turgut Uyar için, “Bir ara ben onun dünyaya açılan penceresi olmaktan da öte bir şeydim, bir parçası gibiydim. Ve kendimi bir parçası gibi hissettiğim için de sıkılıyordum tabii…” demiştir.

Tomris Uyar, Turgut Uyar ile tanışmalarını şöyle anlatır:
“1966 yılında ben zaten Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereydim. O da eşinden ayrılmıştı. İstanbul’a gelmişti çocuklarıyla. Burada tanıştık. Asıl tanışmamız herhalde o, çünkü o zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatını bulduk ve mektuplaşmaya başladık. Bu mektuplar önce sadece şiir üzerine mektuplardı.
Hâlâ duruyor bende. Genellikle onun şiir üzerine düşünceleri, benim onun şiirleri üzerine düşüncelerim… Ve anladığım kadarıyla çok sıkışık bir dönem geçiriyordu. Yani evlilik hayatında bir süredir yaşadığı tedirginlik ve uyumsuzluk şiirini de etkilemişti, yedi yıldır şiir yazmıyordu. Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu”

Turgut Uyar'dan Tomris Uyar’a_

Ankara’da tanışan ikilinin şiir üzerine başlayan ilişkisi aşka doğru sürüklendi. 7 yıldır şiir yazmayan Turgut’a, Tomris esin perisi oldu. 1969’da evlendiler ve bu evlilikten Turgut adında bir çocukları oldu. Turgut Uyar’ın Tomris’i kaygıyla, kaybetme korkusuyla sevmesini Tomris şu sözlerle anlatıyor: “Turgut, her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; ben de hiçbir rekabetin söz konusu olmadığı bir alanda, boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım.”

cüzdan

Kişisel bunalımlarından dolayı yedi yıldır şiir yazmayan Turgut Uyar, o dönem eşinden ayrılıp İstanbul’a taşınır. Tomris Uyar’ın uzun soluklu aşkı Turgut Uyar’la tanışması bu dönemde gerçekleşir. Tomris Uyar, Cemal Süreya ile son günlerini yaşamakta olup, kesin ayrılığa, Tomris – Turgut Uyar’ın daha önceden tanışmalarına rağmen, gerçek anlamda samimi olmaları mı neden olur, bilemeyiz. Tomris Uyar’ın bir “ilham perisi” olarak Turgut Uyar’ın yaşamına girdiğini görürüz. Turgut Uyar, bu periye nasıl karşı koyabilirdi ki? “…dörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyor/ kıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak için/ bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur…” dizelerini yazacak kadar müthiş sevmiştir, Turgut, Tomris Uyar’ı. Bu sevgi hastalıklı bir sevgi olma ile tutkulu bir şairin dizeleri arasına gidip gelen bir sevgi. Tomris Uyar ise Turgut Uyar’ın kendisine olan sevgisini şu şekilde ifade ediyordu: “Turgut, beni her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; ben de hiçbir rekabet söz konusu olmadığı bir alanda, boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım.” Turgut Uyar, sevgisini kaygıyla örer hep. Bu yüzden sevgili eşi Tomris Uyar’a bu denli kaygıyla yaklaşır, haklıdır da. Kim bilir bilmediği kaç kişi daha deli gibi aşıktır sevdiği kadına.

Bozuk Saat

Tomris’in en uzun soluklu ilişkisi, 1985’te Turgut Uyar’ın hayatını kaybetmesiyle son buldu. Geriye “Bozuk Saat” adlı şiir kaldı:

Herkes seni sen zanneder.
Senin sen olmadığını bile bilmeden,
Sen bile..
Seni ben geçerken,
Derim ki,
Saati sorduklarında;
Onu “O” geçiyordur.
Kimse anlam veremez.
Tamir ettirmedin gitti derler şu saati.
Ettirmek istiyor musun demezler.

Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.

Zamanı durdururum yüreğimde,
Sensiz geçtiği için,
Akrep yelkovana küskündür.
Şu bozuk saat çalışsa benim için ölümdür.
Bil ki akrep yelkovanı geçerse,
Atan bu yüreğim durur.
Bırak bozuk kalsın, hiç değilse;

Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur.

Turgut Uyar ölünceye kadar evli kaldılar. Turgut Uyar’dan sonra sözleri çok çarpıcıdır;

“Sen uyuyordun, bilemezsin. kaç sigara içiyorum üst üste, kaç eski gazete okuyorum ilânlarına kadar. her sabah kaç bin güçlükle alışıyorum önümdeki güne, getireceklerine.”

Edip Cansever’in Tomris Uyar hayranlığı

İkinci Yeni’nin önemli kalemlerinden Edip Cansever, Tomris Uyar’a hayran bir diğer şair. Bu hayranlığı İstanbul’daki edebiyat çevrelerinden bilmeyen yoktur. Turgut Uyar’ın sevdiği kadını elinden kaçıracağı korkusu bu noktada gerçekliğe kavuşur. Edip Cansever “Seni görünce dünyayı dolaşıyor gibi oluyor insan sanki” diyor ve Tomris Uyar’ın her doğum gününde yeni bir şiir yazıyordu. Ama Cansever’in aşkı, Tomris Uyar tarafından karşılık bulmuyordu. Tomris Uyar Cansever’e hep bir dost ve değerli bir şair gözüyle bakar. Oysa, “Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı.” diye seslenerek aşkını tüm edebi çevrelere ilan etmektedir Edip Cansever!

Tomris Uyar, ölümünden kısa bir süre önce, Edip Cansever’in kendisini diğer aşıklarından daha çok etkilediğini söyleyecektir: “Daha çok anlatan, daha süslü ve imgesi bol. Tekrarı seven bir şair…” diyerek de hayal kırıklığını belirtecektir. “Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana…” sözleri de, aşkın tanımıdır aslında. Tek gerçek ise Edip Cansever’in, Tomris Uyar’a deli gibi aşık olduğudur. Bu aşkın dile getirilişini net olarak şu dizelerinde de görebiliriz; “Tomris rakıyı çok severdi, bense onu.”

Fazla şiirden öldü, doğru, aynı zamanda platonik aşkından da öldü. “Tomris rakıyı çok severdi, bense onu…”yazmıştı peçeteye, Tomris ile baş başa oturdukları bir rakı masasında.

Diğer şairler arasında en şanssızıydı, Tomris’i kendine âşık edemedi. Turgut Uyar’ın en samimi arkadaşlarından biriydi. Tomris’e karşı saklayamadığı bir sevgi ve hayranlık besliyordu. Cansever, her 15 Mart’ta, Tomris Uyar’ın doğum gününde, yeni bir şiir yazıp yayımlayarak aşkını tekrar tekrar ilan ediyordu.

Edip Cansever ve Tomris Uyar

Tomris’e âşık büyük şairler arasında en bahtsızı Edip Cansever’dir diyebiliriz. Diğer iki büyük şair belli aralıklarla Tomris tarafından aşklarına karşılık bulmuşken, Edip Cansever onu hep uzaktan uzaktan, içten içe ve gizliden gizliye sevmiştir. Aslında Tomris ve Edip defalarca buluşup baş başa içmişler, yemek yemişler ve edebi sohbetler yapmışlardır. Ancak elimizde olan veriler ışığında şunu biliyoruz ki Tomris onu hiçbir zaman arkadaştan öte görmedi. Edip ise onu asla sadece bir arkadaş olarak görmedi. Hatta o kadar ki Edip Cansever, Tomris için her yıl mutlaka bir şiir yazardı. Her yıl Tomris’in doğum günü olan Mart’ın 15’inde bıkmadan, usanmadan ona bir şiir adadı. İşte bu “Mart 15” şiirlerinden en ünlüsü:

Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç
Yağmurlar altında gördüm, kadeh tutarken gördüm de
Bir kıyıya bakarken, bakarkenki ağlayan yüzünle
Ve yarışırsa ancak Monet’nin
Kadınlarına yaraşan giysilerinle
Gördüm de
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Öyle kısaydı ki adımların, diyelim bir yaz tatilinde
Bir otel kapısının önünde, tahta bir köprünün üstünde
Bir demet çiçekle paslanmış bir kedi arasında
Öyle kısaydı ki adımların
Şöyle bir bardak yıkayışının vaktiyle
Ölçülür ve denk düşerdi ancak
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Yok bir yanıtın “nereye” diyenlere
Bir buz titreşimi gibi sallantılı ve şaşkın
Ve çabuk bir merhaban vardır bir yerden gelenlere
O bir yerler ki, diyelim çok uzak olsun
Sen gelmiş gibisindir oralardan, otobüslerden
Yollardan, deniz üstlerinden topladığın gülüşlerle
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki
Hani Etiler’den Hisar’a insek bile
Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın
Çok yaşında her zamanki çocuksun gene
Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.
Mart ayında patlıcan, ağustosta karnabahar
Mutfağın mutfak olalı böyle
Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı
Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene
Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma
Oysa güneş pek batmadı senin evinde
Söyle
Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç

Evet, Edip Cansever onunla hiçbir zaman uzun bir yola çıkamadı. Ama Tomris Uyar, ilgili şiirde görüleceği üzere, onu da edebi anlamda beslemekten usanmadı. Dolayısıyla, eğer İkinci Yeni şiiri böylesi edebi düzeye erişmişse, bunda şüphesiz ki “İkinci Yeni’nin Gelini” lakaplı Tomris Uyar’ın payı olduğu da örneklerle sabittir. Gerçi kimileri Edip Cansever’in ona âşık olmadığını, sadece hayranlık beslediğini ileri sürmüştü. Ama meyhanede birlikte içtikleri bir gecenin ardından peçetenin birine iliştirilmiş bir dize, gerçeğin üstünü örtmeye çalışanlara yanıt niteliğindeydi:

“Tomris rakıyı çok severdi, bense onu…”

Tomris Uyar da ona karşı o kadar vefasız değildi. Belki onun aşkına karşılık vermedi ama onu öyle güzel yad etti ki aşktan da öte rol biçti buna:Tomris Edip’i anlatıyor:

”Bir öykü mü yazdım, hemen Edip Cansever’i arardım, onunla paylaşmak isterdim öykümü. edip bir şiir mi yazdı, ne güzel: ‘öğle üstü pasaj’da kutlamaya nedersin?’ birbirimizi pohpohlamaya dayalı değildi eleştirilerimiz ama oldukça benzer kanallarda ses aradığımızdan ortaya çıkan yeni yapıtın başarısı müthiş bir ortak mutluluk kaynağı oluyordu. sevgililik ya da aşk duygusu ne yazık ki zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. bitmeyen tek aşkın gerçek ve lirik bir dostluk olduğu, ikirciksiz, apaçık sevgiyi Edip Cansever tattırdı bana. her doğum günümde tek kopya olarak yazılmış, istersem yayımlayabileceğim izniyle armağan edilmiş şiirleriyle yaşamımda ve yazımda sırdaşım, esin kaynağım oldu. tek ihaneti ölmesiydi.”

tomris3

Üç Şair de Ağustos ayında doğup, 58 yaşında öldü.

Her üç şairinde ağustos ayında doğduklarını ve 58 yaşında öldüklerini de yazmakta fayda var, dolayısıyla üçüncü ortak yönlerini bulmak zor olmayacaktır: Tomris Uyar

Tomris Uyar’a Göre Aşık Olunacak Erkeğin 20 Özelliği

Uğruna şiirler yazılan, Cemal Süreya’nın, Edip Cansever’in, Turgut Uyar’ın kalbini çalan kadın Tomris Uyar’ın ağzından aşık olunacak bir erkeğin özellikleri…

Tomris Uyar’ın “Yüzleşmeler” kitabında yer alan bir  bölümden bahsedeceğiz. Edebiyatın güçlü kalemleri Tomris Uyar, Füsun Akatlı, Nimet Tuna, Edip Cansever ve Turgut Uyar aşık olunabilecek bir erkekte bulunması gereken özellikleri sıraladıkları küçük bir oyunu kapsıyor bu size anlatacağımız bölüm.

tomris-uyar-yüzleşmeler-bir-uyumsuzun-notları.png
  1. Baskısı 2000 yılında Can Yayınlarından çıkan kitap

Kitaba göre olay şöyle gerçekleşiyor (alıntılıyoruz):

“1980 başlarında bir yaz akşamı, Füsun Akatlı, Nimet Tuna ve Tomris Uyar, o dönemin gözde uğrağı Şadırvan’da buluşmuş, denizin tadını çıkarıyorlar. Konu bir ara aşka, sonra aşksızlığa, en sonunda da “aşık olunabilecek bir erkeğin özellikleri”ne geliyor ve bir oyuna dönüşüyor. Nesnel davranmakta kararlı olduklarından masalarına gelen Edip Cansever ve Turgut Uyar’ın da görüşlerini alıyorlar. (Sonraları Ferit Edgü, Mürşit Balabanlılar, Aydın Emeç gibi “güvenilir” erkek dostlara da başvurulacak.)”

İşte Cemal Süreya’nın, Edip Cansever’in, Turgut Uyar’ın ve adını bilmediğimiz birçok kişinin daha kalbini çalan kadın Tomris Uyar’ın ve dostlarının ağzından “aşık olunabilecek erkekte bulunması gereken özellikler”.

  1. Adam, (o dönemin gözde terliği) Tokyo giymeyecek

Belki de böylelikle onun evde pijamayla dolaşmaması güvenceye alınıyor. Şort yasak değilmiş. Yatarken çorap giymesinmiş.

  1. Ama kes giyip jogginge çıkması, pazar günlerini doğa budalalığıyla geçirmesi -sizi de yürüyüşe zorluyorsa- yasak
  2. Pamuklu, keten, yün gibi doğal elyaf giyecek. Naylon ve parlak kumaşlar kesinlikle yasak

Ferit’in önemli katkısı: “Fanila giymeyebilir.” Turgut Uyar: “Ama don giysin.”

  1. Herkes adamın haftada en az bir kere yıkanmasına razı

Ama Ferit Edgü her gün yıkanmasında diretiyor.

  1. Kesinlikle uykucu biri olmasın ama uykusuzluğundan da yakınmasın. Uykusuz gecelerini paylaşılan bir şölene dönüştürebilsin
  2. Alkolik olabilir de sarhoş olmasın

Ferit’in katkısı: “Düşebilir ama çelme takmasın.”

  1. Uyuşturucu kullanmasına izin var mı? Mürşit’e göre, “ikinci kişiliği gündeme gelmiyorsa kullanabilir.” Turgut’a göre, “hem içki hem uyuşturucu olmaz!”

Galiba izin pek yok.

  1. TV’de makul miktarda maç seyredebilir ama yorum yapmadan, sessizce. Boks ve güreş sevmesin

Turgut “buz patenini” de eklemiş.

  1. Tatil günlerini eşya onarmakla geçirmesin. Elektrik sigortası attığında, musluğun contası yenileneceğinde hemen işe sıvanmasın

Bir usta ayarlayacak kadar bilgili olsun (Ferit). Cereyana kapılmayacak ya da evi havuza çevirmeyecek kadar zeki olsun yeter (Turgut).

  1. Ya yüzmeyi ya dans etmeyi bilsin ya da herhangi bir sporu iyi yapsın
  2. Haftada en az bir kitap okusun

Mürşit: “Red Kit ile Asteriks’ten haberli olsun.” Turgut: “Pardayyanlar ile Arsen Lüpen’den de.”

Ferit: “Şu altı yazardan birini iyice okumuş olsun -Kafka, Shakespeare, Balzac, Sait Faik, Sartre ve F. S. Fitzgerald ya da Hemingway ama İhtiyar Adam ve Deniz sayılmaz.” Edip: “Şiir de okusun.”

  1. Bir saz çalıyorsa çalsın ama dostlar toplantısında konser vermesin. Aynı şekilde isterse mavi yolculuğa çıksın ama dönüşünde dia gösterileri düzenlemesin
  2. Esprisi “humor”a dayalı olsun. Fıkra anlatmayı, “lazın biri” diye başlamayı nükte sanmasın

Turgut: “Askerlik anılarını anlatmasın. Geçmişinden söz ederken, “Sene 1963…” diye girmesin söze. “1963’te filan. Ankara’dayken…” gibi başlasın.

  1. Takside arka koltukta otururken de hesabı ödeyebilsin. Lokantada bahşişi yüzde ondan fazla bırakmasın. Garsonlarla bu koşullarda dostluk kurabilsin

Hesabı öderken cebinden tomarla para çıkarmasın. Diline dolamadığı sürece mali durumu önemsiz, yalnız arabası varsa, arabanın park yerine göre program düzenlemesin. Taksiye binebilsin. Çok istiyorsa yabancı sigara ve içki içebilir, tabi büyüklenmediği sürece. (O dönemde yabancı sigaralar kaçaktı.)

  1. Edip Cansever’e göre, armağan almayı da vermeyi de bilsin. Her hesabı kendi ödemeye kalkışmasın
  2. Yemek masasında viski vb. içmesin. Masaya gelen çerezlere saldırmasın
  3. Hayatında en fazla 6 kere doktora gitmiş olsun (ameliyat sayılmıyor). Antibiyotiklere düşkün olmasın
  4. İlk gördüğü insanlar hakkında acele ve değişmez yargılar verecek kadar gözü kara bir psikoloji uzmanı kesilmesin
  5. Politik görüşü sola yakın bir aydın olsun. Ama dahi yerine daahi demeyecek kadar düzgün olsun Türkçesi. Parti sloganlarıyla konuşmasın
  6. Omlet, makarna ve biftek dışında yemek pişirmeyi becersin. Kendine yetsin

Kısaca, kişiliğini öne sürmeyecek kadar kişilikli olsun ama belli etmediğini de belli etmesin.

 

Adına yazılan şiirler ve yazılar hiç bitmedi ve bitmeyecek…

 

Ferhan Şensoy’un pek bilinmeyen Tomris Uyar şiiri

Ferhan Şensoy’un, hayatının hemen hemen tüm dönemleri kronolojik olmayan, tarihsiz ve başlıksız, kendine has tarzı ile anlattığı, Gündeste isimli şiir-anı kitabında içinden Tomris Uyar geçen bir şiiri şöyledir:

gündeste

 

“adamlar var
sanki yollar
onlarınmış gibi yürüyorlar
yolların ortalarından
hiç yüz vermeden kaldırımlara
indirimlere
adamlar var
adam değiller
sanki adammış gibi duruyorlar köşebaşlarında
adamlar yok
adamlardan çok sıkılarak
içeri girdi tomris uyar
bir cin tonik söyledi öğlene çeyrek var
otuzbir mayıs seksenüç park kafeterya”

 

Jehan Barbur’dan Tomris Uyar kitabı…

uyumsuza notlar

Gündökümleri yazmış bir “uyumsuz”a içdökümleri
İnsan adıyla müsemma…

Evliliğinde aldığın “Uyar” soyadı ile yazdığın Gündökümleri’nin “Bir Uyumsuzun Notları” başlıklarıyla basılmış olması arasındaki manidar ilişkiyi göz ardı edemeyeceğim sanırım. Bir yere uyamayan sevgili uyumsuz kadın Tomris Uyar, asıl soyadın olan “Gedik”, sanırım her şeyi, içindeki her şeyi bize daha iyi anlatıyor.Bu gediği kapamaya çalışmanın, bu gediğe seslenişin ve her neyse mecazı ki bu halin için ben sana kendi boşluğunu iğneyle kazıyan biri olarak minnetle teşekkür ederim. Her kelimenle, her fikrinle ve zikrinle beni kucakladığın için… Tanışabilmeyi başka bir hayata ertelemekten başka bir seçeneğim olmadığından, buna çaresizlik değil başka bir evrenin çaresi olarak bakıyorum ve bekliyorum.
Jehan Barbur (Tanıtım Bülteninden)

Bir Adın Vardı Senin: Tomris Uyar – Ayça Erkol

bir adın vardı senin

Tomris Uyar’ı kıymetli kılan Türk Edebiyatına birçok alanda eserler bırakmış bağımsız ve özgün bir yazarolmasıdır. Uyar, hayalleri, ütopyaları değil gerçeği, gerçekliği bütün karamsarlığı ile önümüze sermiş, bunuyaparken de dilin bütün inceliklerini kullanmış maharetli bir yazardır.

Bu romanda Tomris Uyar’ın yazarlığının yanında hayallerini, umutlarını, hayal kırıklıklarını okuyup onunlakısa ama keskin bir yolculuğa çıkacaksınız. Cem Kalender

Tomris’çe: Üç Şairin Tek Şiiri – Nazan Arısoy

tomrisçe

Bu kaçıncı bilemediğin, anlamadığın, görmezlikten gelip, sağır olduğun haykırışlarımla dolu bir gece. Bir tepeden denize bakmak gibi seninki. Ne gerçek rengini görürsün suyun, ne sıcağını soğuğunu bilirsin ne de içinde barınanları. Hep o mesafeden baktın bana. Ben de köpürdükçe dalgalandım, dalgalarımla sana doğru ilerledim, yakınlaştım. İlerlediğim kuvvette, yakınlaştığım yol, mesafe kadar da kendime geri çekildim her zaman. Meddücezirmiş seninle aşkın içeriği.

Tutkuyla tutulan bedenlerin, ruh ile esir olmasıdır aşk. Esirin olmak şerefi ile emrine amadeydim aşk. Şimdi çıkart üzerindeki aşkın tanımını ve yoluna yüzünü dön artık. Bırak o şaşalı kılıfını hak eden giysin bedenine.Senden dolayı hiç incinmedim, seni de hiç incitmedim. Senin gözlerinde başka bir çift gözün aşkına şahit olduğumda da seni hep çok sevdim.

(Tanıtım Bülteninden)

En hakiki Atatürkçü, ama nasıl..

Tomris Uyar ile ilgili anılardan Feyza Hepçilingirler anlatmış. Varlık dergisine Ağustos 2003’te verdiği bir röportajında şöyle diyor: “Kendisiyle dalga geçmeyi bilen ve seven bir insandı Tomris. Siroz olduğunu öğrendiğinde ‘En hakiki Atatürkçü kimmiş, öğrensinler şimdi!’ deyişini anımsadıkça gülerim hâlâ.” Maalesef arkadaşı Fatih Özgüven’in korktuğu gibi, onun ne kadar eğlenceli bir insan olduğu pek az yazılmış şimdiye dek. Halbuki Özgüven’in dediğine göre Tomris Hanım, Paul Newman’ın boynunun, içkinin boğazından inişini görebileceğiniz denli saydam olduğunu iddia edecek kadar muzip bir insanmış.

Leylaklar açacak, kiraz da çıkacak ”Ölmeme Günü” hep var olacak…

Bir 26 Mart günü aralarında Edip Cansever, Cemal Süreya, Can Yücel, Turgut Uyar ve Tomris Uyar’ın da bulunduğu bir grupta söz ölüme gelince, Turgut Uyar meyhaneciden bir şişe rakı söyledi ve “Bu şişeyi gelecek sene bugüne kadar saklıyoruz, 26 Mart’ta burada yine buluşup birlikte içeceğiz bu rakıyı” dedi ve 26 Mart’ı “Ölmeme Günü” ilan ettiler.
1985’te Turgut Uyar’ın ölümüne kadar her gün bir araya geldiler.

Son Buluşma…

Bu dört büyük edebiyatçı, son olarak 20 Ocak 1983 yılında Varlık dergisinin şiir soruşturması amacıyla bir araya gelir. Oturumu diğer üçünün âşık olduğu kadın Tomris Uyar yönetir. Toplantıda görünürde sadece şiir ve şiir sorunları konuşulur. Ama kim bilir o toplantıda yürekler ve gözler birbirlerine neler söylemiştir! Bu buluşmadan sadece iki yıl sonra 1985’te Turgut Uyar ölür; ertesi yıl Edip Cansever ve 1990 yılında da Cemal Süreya… Hayatındaki en önemli üç erkeğin ölümüne de şahit olan Tomris Uyar, Türk şiirinin belki de en güzel aşk şiirlerinin öznesi olarak 2003 yılında aramızdan ayrıldı.

Yorum bırakın